09.12.1999
Alaattin Çakıcı Türkiye’ye dönmeye hazırlanırken adamları birer birer vurulmaya başlandı. Kılıç ailesi ve Osman Dönmez, artık ‘siyasi koruması’nı yitiren Çakıcı’ya saldırıları sürdürecek
Tuncay ÖZKAN
Metin Ferit Aslan barda eğlenirken öldürüldü… Kenan Ali Gürsel cezaevinde müdür ile görüşürken öldürüldü… Nihat Akgün lokantasından çıktığında öldürüldü… Gencay Çakıcı alışverişteyken silahlı saldırıya uğradı. Ölümle pençeleşiyor.
Bunlar mafyanın belli başlı adları. Hepsinin ortak özelliği, Fransa’dan Türkiye’ye iadesinin gerçekleşmesi beklenen Alaattin Çakıcı’nın en yakınları olmaları.
Metin Ferit Aslan ve Kenan Ali Gürsel, Çakıcı’nın yeğenleriydi. Gencay Çakıcı, Alaattin Çakıcı’nın kardeşi. Nihat Akgün parasal konularda yardım aldığı dostuydu.
Metin Ferit Aslan’ı, yeraltı dünyasının ünlü adı Dündar Kılıç’ın oğlu Cenk Ali Kılıç öldürdü.
Kenan Ali Gürsel’i, Hakan Çillioğlu cezaevinde Çakıcı’nın üç adamıyla
birlikte vurdu. Çillioğlu, Çakıcı’nın düşmanı Kılıçların desteklediği ülkücü gruplara sığındı.
Nihat Akgün, Çakıcı’ya parasal destek oluyordu. Cezaevinde bulunan ve Çakıcı’nın düşmanı olan Hüseyin Başak’ın talimatıyla Şaban ve Mustafa Akhan kardeşlerce ödürüldü.
Başak, Osman Dönmez adlı, Çakıcı’nın en eski ve köklü düşmanı ülkücü bir yeraltı dünyası mensubu. Dönmez, Kenan Ali Gürsel’in adamlarınca Çakıcı’ya karşı çıktığı için vurulmuştu. Dönmez yaşadı. Kinini ve intikam hırsını Dündar Kılıç ve adamlarınınkiyle birleştirdi. Dönmez ve adamları, Çakıcı yakalandıktan sonra suikast düzenlemek için Nice’e bile gittiler. Ama orada Fransız gizli servisinin kendilerinden haberdar olup önlem alması sonucu eylem yapamadan döndüler. Ama şimdi Dönmez ve Kılıçlar el ele sokaklarda yeni hâkimiyetin sınırlarını çiziyorlar.
Dündar Kılıç, yaşadığı sürece Alaattin Çakıcı’nın devlet desteği altında iş yaptığını söyledi. MİT’in içindeki oluşumları adres gösterdi. Adlar yanlıştı. Ama adres doğruydu. Çünkü aynı yolun yolcusu olan Dündar Kılıç da siyasiler ve polis destekli olarak haraç alıyor, kumar oynatıyor ve adam öldürdüğünde korunup kollanıyordu. 22 yıl içerde yatmış bir adam olarak cezaevlerinde kurduğu kontrol ağıyla da ünlenmişti. Ama deveden büyük fil olduğunu yeraltı dünyasında en iyi bilen kişilerin başında gelen Dündar Kılıç, kızı Uğur ile Alaattin Çakıcı’nın evliliğine bu nedenle sessiz kalmıştı. Alaattin Çakıcı ise Uğur Kılıç ile evliliğinin yürümeyeceğini baştan biliyordu. Çakıcı bu evliliği sokak hâkimiyetinin, yani kurumsal mafya olmanın bir yolu olarak görmüş ve Uğur Kılıç’ın öldürülmesine kadar uzanan süreci adım adım planlamıştı.
Evlilikle başlamıştı
Kılıç ve Çakıcı’nın evliliği yeraltı dünyasının büyük buluşmasıdır. Daha doğrusu, ayrılacak yolların, liderlik kavgasının ilk raundu. Bugün yaşananlar, bu rant savaşının günümüze yansıyan boyutları.
Bütün bu olayların işaret ettiği en önemli şey, sokaklarda bazı kişilerin dokunulmazlıklarının kalktığını göstermesidir. Yani birileri üzerindeki devlet koruması artık yok. Bunların başında da saldırıların yoğunlaştığı taraf, Alaattin Çakıcı ve arkadaşları geliyor. Yani mafyaya yakınlığı iyi bilinen, bunu saklamayan, zaman zaman da kendisine mafya suçlamaları yapılan eski devlet bakanı, milletvekili, kulüp başkanı, işadamı Mehmet Ali Yılmaz’ın sözü doğrulanıyor:
“En büyük baba devlettir.”
Evet… En büyük baba devlettir, çünkü onun onayı olmadan mafya olunmaz. Mafyanın siyasi ideolojisi vardır. Mafyanın ideolojisini gerçekleştirmek için kullandığı siyasetçi kadroları vardır. Destekçisi profesörleri bulunur. Anlı şanlı hukukçuları olur. Sağcısı, solcusu büyük adamlar yanlarındadır. Sokakta yaratacağı karanlıklar için kullanacağı tetikçileri vardır. Bunlar, şiddet ve kanla beslenir. Korku salarlar. Yarattıkları korku ile karanlıklarını beslerler. Sonra da o karanlıktan gıdalarını alırlar. Ve tıpkı terörist örgütler gibi, siyasi oluşumlar gibi, iktidar olmak için kavga verirler. Mafyanın iktidarı, kurumlaşmış yüzüyle İtalya’da yaşanmıştır. İktidar olmak isteyen yönüyle Türkiye’de yakın geçmişte karşımıza çıkmıştır. Alaattin Çakıcı, Türkiye’de hükümet düşürmüştür.
Aşık yaptığını biliyordu
Çakıcı’yı yaratan, devletin içindeki kadrolardır. Bu kadrolar yarattıkları canavarı korumuşlardır. Kollamışlardır. Bunların ideolojisi yok mudur? Devlet için kurşun atan ve yiyenlerin siyasi beklentileri olmadı mı? Mafya babası, banka satın almak istiyor. Devletten alacağı banka için bürokratlar teşne, siyasiler ricacı, tetikçiler korkutucu, kimyası bozulan işadamları alıcı oluyor. Mafyanın siyasi beklentisi yok diyenler bu hikâyeye ne diyor?
Eyüp Aşık, Alaattin Çakıcı’yla, İlhan Karadeniz aracılığıyla ilişki kurduğunda, konuştuğunda, İlhan Karadeniz ile Çakıcı arasındaki ilişkiyi bilmiyor muydu? Devlette bakanlık yapacak kadar ilerleyen, onca siyasi deneyimi olan bir politikacı neden bu ilişkiye girmek istedi?
Mafya, siyasetin de belirleyeni olmuştu da o yüzden.
Mafya, kaçakçı ve terör örgütleri hep kol koladırlar. Birbirlerini hep desteklerler. Mafya ekonomik çıkar için terörist oluşumların zorlukla gerçekleştirdiği bazı olayları, örneğin devlet bankası soyma, kredi ve teşvik alma gibi devlet hazinesine dönük eylemlerini rahatlıkla yapar. Çünkü mafya satın aldığı veya yetiştirip bir yerlere getirdiği bürokratları aracılığıyla, devlet kadrolarınca desteklenir. Mafyanın asker, sivil kadroları bulunur.
Bu kadrolar mafyanın gelir elde ettiği uyuşturucu kaçakçılığı, gümrükler, polis, asker oluşumları içinde hep yardımcı olurlar.
Bugün Türkiye’de sokaklardaki çatışma, cezaevlerinden verilen talimatlarla sürdürülüyor. Cezaevlerinin durumu ortada. Neden iyileştirilemiyor? Tıpkı kamu bankalarının özelleştirilememesi gibi. Cezaevleri de bir siyasi rant kapısı.
Cezaevlerinde mafya babalarının, onların ideolojilerini destekleyenlerin rantı söz konusu. Bunları destekleyen bürokrat kadrolar sağcıya, solcuya ve mafya babalarının hâkimiyet alanlarına göre tavır takınıyorlar.
Sokaktaki vurdu kırdı büyük oyunun parçası. Daha da devam eder. Alaattin Çakıcı Türkiye’ye geldiğinde kirli siyasetin, ticaretin, bürokrasinin daha ne oyunlarını göreceğiz bakın. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde daha nice cinayetler işlenir mafya içinde, daha nice politikacılar ve bürokratlar hakkında senaryolar veya gizli dosyalar açıklanır.
Bunlar Turgut Özal’ın Türkiye’ye armağanıdır. 12 Eylül öncesinde cumhurbaşkanı seçemeyenler vardı. Özal devrinde ise cumhurbaşkanı seçilmesi veya adaylığı dahi gündeme gelmesi istenmeyenlere karşı uygulanan mafya yöntemleri. Necdet Üruğ ile Emel Sayın hakkındaki yalanlar. MİT’in yazdığı ve bu hikâye dışında tamamı doğru olan o raporda ne arıyordu? Üruğ’un cumhurbaşkanlığı adaylığı engellendi. Sonuç, mahkemenin hükmettiği ve devlet kesesinden çıkan tazminat hükmüdür. Özal ise cumhurbaşkanı olmuştur. Sokaklarda öldürme işinin keskinleştiği iki cephe ön plana çıkıyor. Kılıçlar- Dönmez ikilisine karşı Alattin Çakıcı ve adamları. Bu iki grubun çatışmaları devam eder.
Peki devletimizin ‘derin’ kısmı kimi tercih edecektir? Bundan önceki uygulamalar bize göstermiştir ki devlet içindeki kara unsurlar, kendisine yakın bir ideoloji bulup kullanınca bırakmamaktadır. Onu siyasi güç olacak kadar desteklemektedir. Abdullah Çatlı ve diğerleri böyle olmadı mı? Şimdi kimden yana tavır konulacak dersiniz? Yaratıcılığının sınırı devlet desteğinde saklı olan Çakıcı’dan mı,
yoksa Kemal Sunal filmlerinin yapımcısı Kılıçlardan yana mı?
Gelecekte gülmeye devam edeceğiz, ağlanacak halimize…