23 Ocak 2002
Memurlar arasındaki ücret farklılıklarını düzenleyen kararnamede son durumu İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’e sordum. Yanıt netti: “Sorun yok, çözüm arayışı devam ediyor.” Bu topun artık hükümette olması demek. İyi de şimdi ne olacak?
Bakan çıkışta kararnameyi imzaladım, diyor. Ama ben soruşturdum imzası hala kararname üzerinde yok. Anladığım kadarıyla bakan hükümette bir kriz olduğu izlenimini vermemek için, imzaladım diyor. Sıkı sıkıya baktırdım, kararnamede dün imza yoktu. Toplantı sırasında da Yücelen bastırmaya devam etmiş. Ama Maliye direnmiş. Aslında siyaseten kararnamenin genişletilmesinde hükümetin iradesi mevcut. Ama Maliye para yok diyor. Bu durumda dün kararnamede olmayan imza bugün olur mu? Hükümetin hikmetinden sual olmaz? Bakarsınız olur…
Peki sorun ne?
Sorun kamu çalışanlarına dağıtılacak olan 200 trilyon liranın paylaştırılmasından kaynaklanıyor. Bu dağıtımda küçük memurun alacağı bir şey yok zaten. Yani polis eklense de eklenmese de bu düzenleme kararnamesi hayal kırıklığı yaratacaktır. Çünkü bu para müdürler, daire başkanları, ve üstündeki kamu çalışanlarının maaşlarına bile yetmez ki; diğerlerine yetsin. 540 milyon lira maaş alan memurun maaşı kararname sonrasında 600 milyon lira ya olacak ya olmayacak. İçinden çıkılamayan sorun bu işte.
Şimdi orta yerde duran sorun için Maliye bürokrasisi çalışacak. Çalışıp da yapacağı bir şey yok. Bu paranın üzerinde bir kaynağı aylardır yaratamayanlar, Şimdi bulduk diye ortaya çıkacak değiller ya… Biraz daha kayıkçı kavgası devam eder, sonra “Dağ gibi beklentiler fare doğurur” olur biter. 200 trilyonu veren IMF gerisini vermezse bizimkiler nereden bulsunlar parayı?
İçişleri Bakanı Yücelen, “Ben polisin durumuna dikkat çektim. Diğer kamu çalışanlarının duru zaten ortada. Ek kaynakla bunlar düzelsin istiyorum. Bugüne kadar bunda ısrarım bundan. Bugün bu düzenleme yapılamazsa yarın geç olur kaygısındayım. Bugün elimizde bir kaynak var buna eklemelerle sorunu kısmi de olsa aşalım diyorum. Maliye bürokrasisi çalışacak. Siyasi irade bu konuda tam. Bakalım, bundan sonra ekonomi bürokrasisi ne getirebilirler” dedi.
Aç memur arkadaşını yiyor
Bir de memurlar var tabii. Günlerdir binlerce elektronik mektup aldım. Hepsinde acı ve feryat var. Üstelik hepsi de haklı. Haksız olan öğretim üyesinden polisine, mühendisinden avukatına üç kuruş paraya memur çalıştıran sistem. Sistemin bunalttığı memur da birbirinin kurdu olmuş. Nerede birlik? Yok artık bu tür düşünceler. Herkes kendini kurtarma telaşında. Örnekler mi:
“Bugün üniversitede görev yapan doktoralı bir araştırma görevlisi 480 milyon TL maaş almakta ve başkaca hiçbir yan ödemeden faydalanamamaktadır. Bu kişi evli ise ev geçindirmekte, bilimsel araştırma yapabilmek için literatürü takip etmek zorunda kalmaktadır. En ucuz kitabın 10 milyon TL olduğu, ev kiralarının 200 milyon TL’den başladığı bir ortamda, akademik kariyer yapmak zorunda olan bir öğretim elemanın bu ücret düzeyi ile bunları yapması, takdir edersiniz ki imkansız derecede zordur. Bilimsel araştırma düzeyi ve genel bütçeden bilime ayrılan payın giderek azaldığı ülkemizde, geleceğin kuşaklarını yetiştirecek kişilerin böylesine geçim derdi içine düşmeleri Türkiye’nin geleceği açısından son derece olumsuz bir tablo çizmektedir.”
Bir de diğer cephe var tabii:
“Tıp fakültelerindeki sistemi bir araştırmanızı tavsiye ediyorum.
Döner sermayeden daha fazla para alabilmek için hastaları vicdansızca sömüren doktorları inceleyin. Aylık 4 – 5 milyar TL döner sermaye geliri olan doktorlar hala maaşlarının yetersizliğinden bahsediyorlar.
Ve birçoğu tıbbi laboratuvar ve eczaneler ile anlaşma yapmış durumdalar. Hastaların hiç ihtiyacı olmayan malzemeler reçetelerine yazılmaktadır.”
Ya buna ne dersiniz:
“Bu kararnameye polislerin de katılmasını destekliyorum. Ben devlet memuruyum, açlık sınırında maaş alıyorum. Dengesizliği gidermek için Maliye bakanı kaynak yok diyor; madem kaynak yok o zaman niye maliye personeline gizlice maaş zammı yapıldı; Bu konuyu araştırmanızı rica ediyor…”