Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın hükümete ‘Kararınızı verin. En kötü karar, kararsızlıktan iyidir’ demesi, Ankara’nın uzun zamandır sıcak gündemini oluşturan Irak konusunda askerin bir siyasi harita isteğini ortaya koyuyor.
ABD, geçtiğimiz yıldan bu yana Irak konusundaki planlarını ve düşüncelerini Türkiye’ye anlatıyor.
Türkiye’den ‘tam destek’ beklediklerini seçimlerin yapıldığı 3 Kasım’da ABD’yi ziyaret eden Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e de açıkladılar. ‘Tam destek’ temelde iki yönlü: 1. İncirlik başta olmak üzere, Türkiye’deki askeri üslerden, ayrıca limanlardan harekat sırasında yararlanmak, Türkiye’nin hava sahasını ABD uçaklarına açması ve üst-uçuş izni vermesi; 2. ABD ve koalisyon kara birliklerinin, K.Irak’a Türkiye üzerinden girmesine izin verilmesi, Türkiye’de koalisyon kara birliklerinin konuşlandırılması.
Bush, danışmanlarının tavsiyesi üzerine Tayyip Erdoğan’ı ABD’ye davet etti. Türkiye ile ABD arasında Irak konusundaki siyasi temasların sürmesine karar verildi. Olası askeri harekatta kullanılacak üslerde inceleme (site survey); bu üsleri harekata elverişli hale getirme (site preparation); askeri makamlar arasında ortak planlama; Türkiye’nin ekonomik kayıplarının telafi edileceği bir ekonomik paketin oluşturulması amacıyla iki ülke makamları arasında görüşmeler yapılması mutabakatına varıldı.
Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz, aralık ayının son günlerinde Loğoğlu’nu arayarak, Türkiye’nin kararını vermemesinden duydukları rahatsızlığı bildirdi. Türkiye’nin kararını verememesi nedeniyle askeri harekatın planlamasını yapamadıklarını, harekatı Türkiye’siz planlama noktasına geldiklerini söyledi. Şimdi bu noktanın da ötesindeler.
Ay sonunda Milli Güvenlik Kurulu toplandığında, Türk-Amerikan ilişkilerinde bir bunalımın patlamak üzere olduğu havası hakimdi. Ancak toplantı daha sona ermeden Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin BM silah denetçilerinin BM Güvenlik Konseyi’ne sunacağı raporu bekleyeceğini açıkladı.

* * *
Irak, Amerikan yönetiminin ilk gündem maddesi ve ABD’nin başında ‘ya bizimlesiniz, ya da onlarla’ diyen bir başkan var. ABD, kitle imha silahları, terör vs. hangi gerekçeyle olursa olsun Irak’ı vurmak ve Saddam Hüseyin’i ve rejimini yıkmak konusunda kararlı. Saddam Hüseyin’in yakın çevresindekilerle ülkeyi terk etmesi gibi sürpriz bir gelişme olmadığı takdirde, ne BM silah denetçilerinin raporu ne de Türkiye’nin ‘hayır’ demesi, ABD’yi askeri harekattan vazgeçirecek. Yani, istemesek de savaş kapımıza gelip dayanmış bulunuyor ve Amerikan yönetimi, her şeyden çok önem verdiği Irak konusunda planlarına son şeklini vermek için Türkiye’nin kararını bekliyor. Kararımızı bildirmeyi geciktirmek, bu gerçeği değiştirmeye ne yazık ki yetmiyor.
* * *
Türkiye’nin ABD’nin talepleri karşısında vereceği yanıt, askeri harekatın başarısını ve en azından süresini etkileyecek kadar önemli. Ancak burada şu kritik sorunun cevaplanması gerekiyor: Amerika, Irak harekatını Türkiye’siz yapabilir mi? Zorlanarak, çok can kaybı vererek, savaşın uzaması pahasına da olsa yapar. Dolayısıyla, Türkiye’nin kararı, ABD’nin askeri harekat yapıp yapmayacağının belirleyicisi değil.
Askeri harekatın Türkiye ekonomisine ağır bir yük getirmesi birinci sorun. İkincisi, Irak’ın parçalanması ihtimali. Türkiye katılsın veya katılmasın, savaş Türkiye ekonomisine 15-20 milyar dolara mal olacak ve Irak parçalanabilecek. İşte, Türkiye’nin ABD’ye ‘tam destek’ vermesi bu noktada belirleyici oluyor. ABD’ye ‘tam destek’ verdiği takdirde, ekonomik zararlarını kısmen de olsa telafi edebilecek ve Irak’ın parçalanmasını, gerektiğinde Türk Silahlı Kuvetleri’nin Kuzay Irak’a ABD birlikleriyle girmesiyle önleyecek. TSK, bölgedeki gelişmeleri önceden kontrol altına alacak, böylelikle Türkiye bunu tek başına yapmasının yaratacağı uluslararası tepkilerden ve işgalci olmaktan kurtulacak. Irak’ın geleceğinde söz sahibi olma ve Türkmenler’in haklarını koruma imkanına kavuşacak.

* * *
Irak savaşı, Türkiye’nin gelecek on yıllarında etkili olacak gelişmelere gebe. Harekat başarılı olduğu takdirde, Türkiye, sınırlarında rahatlama yaşayacak, BM ambargosu kalkacağı için Irak’la ekonomik ve ticari ilişkileri katlanarak büyüyecek. Ancak işlerin ters gitmesi halinde, sınırının hemen yanıbaşında ya bağımsız bir Kürt devleti ya da bölgedeki çıkarlarını maksimize etmek isteyecek dış güçlerin nüfuz alanı haline gelecek Lübnan benzeri etnik ve dini çatışmaların sona ermeyeceği, sürekli başını ağrıtacak bir devletle yaşamak zorunda kalacak.
Zor da olsa artık karar zamanı.

11 Ocak 2003