Türkiye, ‘dünyanın yeni ekonomik düzeni’nin uyguladığı yaptırımlara karşı yeni bir hukuki, ekonomik ve ahlaki yapı kurmak zorunda. ‘Pazarlanan ülke’ konumuna düşmeden, yoksulluk ve yolsuzluk ekonomisini aşmalıyız.
Uluslararası şirketler ile IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların yeni tanımlarına hiç zaman kaybetmeden yeni ahlak, yeni demokrasi, yeni insan hakları ve en önemlisi yeni hukuk tanımları yaparak kendimizi korumamız şart. Yoksa ekonomimizin ulusal güçlerini, lokomotiflerini kaybedeceğiz. Önce tarımımız, bankalarımız, sonra iş dünyamız yok olacak.
Yolsuzluk ekonomisi
Eskiden şirketler, madenler, paralar alınıp satılıyordu. Şimdi yeni ekonomik sistem içinde uluslar, diller, halklar alınır satılır oldu. Hazırlıksız yakalanan bütün ulusal güçler, acımasız çok uluslu şirketlerin ve yerli işbirlikçilerinin katkılarıyla parçalanıp, yok ediliyor. Rüşveti verenleri, yolsuzluğu, yoksulluğu yaratanları, ekonomileri batıran güç odaklarını görmezden gelip, sadece gücümüzün yettiklerini cezalandırıyoruz.
Özgürlüğünü, bağımsızlığını, kaderini yönlendirme hakkını, çevresel, kültürel ve tarihsel konumunu birkaç şirketin karlılığına feda etmeyecek kadar değerli bulan, ama onlarla savaşacak güçleri bulunmayan ulusları, bankaları ve iş adamlarını yeni ekonomik terör saldırılarından kim, nasıl koruyacak?
Bu anlamda Türk hukuku çok önemli sınavlardan geçiyor.
Hukukumuzu ve sivil toplum örgütlerini, ulusal ekonomik değerlerimize, yurttaşlarının eve ekmek götürme derdine sahip çıkmaya çağırıyorum.

18 Kasım 2002