Hükümetin ‘yolsuzlukla mücadele’ takvimini hızlandırması ve somutlaştırması gerekiyor. Öncelikle yolsuzluk ekonomisiyle nasıl mücadele edileceği belirlenmeli. Bir zamanlar yapıldığı gibi Türkiye’de dağ fare doğurdu dedirtecek ‘Yolsuzlukla Mücadele Bakanlığı’ gibi uygulamalarla, Türkiye’yi bütün temiz toplum kazanımlarından yoksun bırakan Sadettin Tantan’ın cop ve cezaevine dayanan temizlik kafasından sıyrılıp bakmak gerek yolsuzluk mücadelesine.
Yolsuzluk, yoksulluğun besleyeni olduğuna göre, demokrasinin, insan haklarının kemirgeni olduğuna göre, onunla mücadele en öncelikli konu olmalı. Uygulamaya DP-CHP döneminden gelen alışkanlıklarla ‘Kuyruk’, ‘Devri Sabık Yaratma’ kafasıyla değil, Türkiye’yi yolsuzluklardan arındırma noktasından bakmakta yarar bulunuyor.
Türkiye, dünyanın yeni düzeninin uygulayacağı teröre karşı, yeni bir hukuki ve ahlaki yapı kurarak hazırlıklı olmalı Irak savaşı öncesinde. Reformlarla yolsuzluk ekonomisini aşmalıdır.
Dünyanın ekonomik düzeni yeniden tanımlanıp, her şey yeniden oluşturulurken, bunların dışında olmanın, kalmanın büyük zararları olacağı artık belli.
YENİ TANIMLAR
Dünyanın ekonomik düzenini belirleyen uluslararası şirketler ile onların ağırlıklı olarak oluşturduğu IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların yeni tanımlarına hiç zaman kaybetmeden her şeyden önce yeni ahlak, yeni demokrasi, yeni insan hakları ve yeni terör tanımları yaparak karşı tezlerle yaklaşmak gerekiyor. En önemlisi de bunları uluslararası anlaşmalara bağlamakta büyük yarar var.
Bunun için acilen uluslararası anlamda bağımsızlık, özgürlük, insan hakları, demokrasi tanımlarının ekonomik şiddet ve terör olgusuna karşı geliştirilmesinin, yeniden yapılandırılmasının barış ve barış kültürü açısından kaçınılmaz olduğuna inanıyorum. Yolsuzluk ekonomisiyle mücadelenin bu anlamda uluslararası boyuta taşınması gerekiyor. Çünkü yerel yöneticileri bugünkü mafya tipi yolsuzluğa iten şey, uluslararası rekabet ve bunun yarattığı yeni ekonomik sistem.
Eskiden şirketler, madenler, paralar alınıp satılıyordu. Şimdi yeni ekonomik sistem içinde uluslar, diller, halklar alınır satılır oldu. Buna dikkat etmek gerekiyor.
Üç koy beş al, bugünü kurtar mantığını bırakıp geleceği kurmanın zamanıdır diyorum.
Gelişmiş ülkelerin pazar kavgalarında rüşvet payları artık resmileşmekte ve bunun yarattığı yeni sorunlar, yeni bir ahlak ve etik değerler tanımlamalarını, suç tanımlamalarını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler’in yeniden yapılandırılması ve işlevinin yeniden belirlenmesi, tartışılması gereken en öncelikli konulardan birini oluşturuyor. Irak savaşı süreci Amerika’nın aslında BM’yi aştığını gösterdi. Bunun mutlaka yeniden ele alınması lazım.
Bu anlamda yerel bazda hukuk ve sivil toplum örgütlenmesi ortaya çıkıyor.
Sivil toplum, kargaşanın ve dağınıklığın değil, gelişimin ve çoksesli uyumun adı. Terör ve diğer hastalıklara karşı en önemli şey, eğitim eşitliği ve fırsatının yaygınlaştırılmasının ardından oluşturulacak sivil kuruluşlardır. Bunların yaratacağı özgür ortamlardır. Bunlar yurttaşları ve çıkarlarını koruyacaklardır. Devlet kavramına kazandıracakları yeni anlamlar ve kurumlar sayesinde terör ortamlarına karşı en etkili gücü de onlar oluşturacaklardır.
Bu nedenlerle yolsuzluk mücadelesinin yapılacağı yer Meclis’tir. Toplumları, meclisleri temizler. Polisleri, karakolları, cezaevleri, müfettişleri değil. Onlar sadece denetçidir. İşin ruhu Meclis’te saklı. AKP ‘Temiz Toplum’ için mutlaka Meclis’i çalıştırmalı.

07 Ocak 2003